Almaya doyamadığımız, görüp görüp aşık olduğumuz ve çoğunlukla “Hala yeterince ayakkabım yok!” diye sızlandığımız o kadını kadın yapan parçalar: ayakkabılar! Hangimiz bir topuklu ayakkabıyla kendimizi daha güçlü daha yenilmez hissetmedik ki? Hangimiz daha zarif ve sevimli bir seçimle kendimizi sokakların prensesi sanmadık ki o gün? Kıyafetler, takılar bir yana her kadının kalbinde ayakkabı sevdasının yeri ayrıdır.

Son yıllarda pek çok marka ve tasarımcı kendini ciddi anlamda ayakkabı tasarımına yöneltti ve belki de en çok yaratıcılıklarını bu alanda kullandılar. Stilettoların kralı kırmızı taban imzasıyla Christian Louboutin’i hangimiz tanımıyoruz ki örneğin? Ya da zımbalı Rockstud modeli ile Valentino’nun o meşhur ayakkabılarını? Ya da rengarenk boncuklarla, fosforlu renklerle, kelebekleriyle bilinen Sophia Webster’ın tasarımlarını nerede görsek tanırız değil mi?

Giyim dünyası kendini zaman zaman tekrar edip, 50lileri ya da 70-80leri tekrar edebiliyor, modernize edebiliyor. Herhangi bir giyim parçasında sıra dışı ve yenilikçi bir işe imza atmak da hiç kolay değil kabul ediyorum ancak küçücük bir ayakkabıyı bazen akla gelmeyecek şeylerden esinlenerek tasarlamak, o küçücük ayakkabıya kadınlığı, kadının coşkusunu ve heyecanını sığdırmak önünde saygıyla eğildiğim becerilerden moda dünyasında.

Ayrıca son birkaç sezondur bu tip ayakkabıları kısa çoraplarla giymek de oldukça trend. Bu kadar feminen bir çizgiye daha maskülen ve sportif bir hava katmak hem çok tarz duruyor hem de kıyafeti bambaşka bir noktaya taşıyabiliyor.

Ben ayakkabıların gücüne inanlardanım. Onlar kıyafetlerimizin de bitiş çizgisi çünkü, son rötüşümüz, imzamız belki. Yürüyüşümüzü, duruşumuzu bile onlar şekillendiriyor çoğu zaman. Yüzümüzü gülümsetip başımızı daha da dikleştiriyor şehrin kalabalıklarında gezerken, oradan oraya koştururken… Bir kot ve bir beyaz tişörtün altına seçeceğiniz capcanlı sıra dışı bir tasarım harikası ayakkabı örneğin sizi o sadelikten kurtaracaktır.

Bana kalırsa her kadın dolabına böyle güzel bir tasarımı koyup güzelce saklamalı. Doğru yerde ve zamanda taşımalı. Şu fotoğraflara bakıp sizin de içiniz kıpır kıpır olmuyor mu benim gibi?