18 Ekim 2016, 22:54 | #1 |
Senior Member Üyelik tarihi: 15 Nisan 2015
Mesajlar: 13,445
| Minder El Sanatları Minder El Sanatları Önceleri doğal zorunluluktan kendisi örtünürken, daha sonra yaşadığı yerleri de örtmeye başlamıştır. Bu amaçla post, keçe, örgü ve dokumayla pek çok tekstil eşyası geliştirilmiştir. Bu eşyaların hazırlanmasında rahatlık önemliydi. Özellikle yatak kültürü için çok sayıda tekstil objesinin geliştirildiği görülür. Ot döşek ve yastıktan günümüz örneklerine kadar, insan yaşamını rahatlatan pek çok dokuma objesi bilinir. İster Türklerdeki gibi göçebe ya da yerleşik temele dayalı kültür olsun, insan yaşantısını rahatlatıcı, dinlendirici döşek, şilte, yastık gibi birçok tekstil objesi aynı amaçlarla kullanılmıştır. Göçebe yaşantısında toprak ev, kıl çadır gibi barınma yerlerinde yastığın önemi büyüktü. Akşam yayılıp gündüz toplanılan yastıkların yanında gün boyu kullanılan halı, kilim, dokuma türü yastıklar da vardı. Yerleşik düzene geçildiğinde akşamları yer döşeklerinde, gün içinde de sedir ve divanlarda kullanılmıştır. Türklerin göçebe yaşantısında önemli yer tutan yastıklar, yerleşik düzene geçildiğinde de işlevsel özelliği yanında, estetik kaygılarla çeşitlendirilip, geleneksel sanat düzeyine çıkarılmıştır. Yastık içine ot, kıtık, (keten ve kendir lifleri) pamuk, yün, elyaf, kuştüyü gibi malzemelerle doldurulmuş bez kullanılarak torba şeklinde dikilmiş, yaslanmaya ve baş koymaya yarayan yumuşak bir eşya olarak tanımlanır. Kelimenin kökü, "yastamak", yani " dayanmak" tan gelmektedir. Yastık sözcüğüyle ilgili dilimize geçmiş "Aynı yastığa baş koymak", "Bir yastıkta kocamak" gibi deyimler vardır. Halk arasında rüyada "bir yastık üzerinde yaşlanmayı görmek", çok mutlu ve rahat bir hayata kavuşulacağına yorumlanır. Yastıklar kare, dikdörtgen, elips ve silindir şeklinde olmak üzere çeşitlilik taşır. Genellikle yastık üzerine geçirilmiş, yastık kılıfı kullanılır. Osmanlı kayıtlarında yastıkçı ve kadifecilerin dükkân sayısı 100, nefer 400 olarak belirtilmektedir. Sultan III. Murat zamanında Nakkaş Osman'ın hazırladığı, "Kıyafet-el- insaniye fi şemail el Osmaniye"deki padişah portrelerinde genellikle yastıklar görülür. Bunlar, halkta kullanılan yastıklara göre daha değişiktir. Malzeme daha kaliteli, teknik ve desenlerinin de daha farklı olduğu anlaşılır. Yaşantımızda baş yastığı, yer yastığı, ot yastık, köşe yastığı, minder (sedir) yastığı, bel yastığı, kilim yastık, halı yastık, dokuma yastık, kuştüyü yastık, yün yastık, ipek yastık, çatma yastık gibi çok çeşitli türleri kullanılmaktadır. Beşik alayı, sünnet alayı, çeyiz sergisi (Çeyiz gösterme) ve loğusa yatağında yastıklar önemli yer tutar. Canfes, atlas(saten) gibi kıymetli kumaşların üzerine ipek, klabdan, sim, sırmalarla işlenmiş yastık ve yastık başları kullanılırdı. Bunlara atlas ve bürümcük yastık kılıfları geçirilirdi. Yastık kültürü Anadolu'da her dönemde önemliydi. İlkçağ'da Sapho'nun şiirlerinde ve Homeros'un "İlyada"sında yastık ile ilgili pek çok bilgi vardır. Sappho : "Sen gelince Yaptığım yumuşacık yatakta, Kuştüyü yastıklar üstünde Yatacaksın..." der. Homeros ise "İlyada" da Akhilleus'un ağzından: "... Güzel, alacalı yastıklar koşunlar üstüne, yaysınlar kilimleri, örtsünler yumuşak yün örtüleri" diyerek yastığın günlük yaşantıdaki önemini vurgular. Çeşitli dönemlerde Osmanlı sarayını ve Anadolu'yu ziyaret eden gezgin, elçi ve misafirler kaldıkları mekânlardaki yastıklardan beğeni ile bahsetmişlerdir. Miss Julia Pardoe isimli gezgin, 18. yy.daki Türk yastıklarından şöyle bahseder: "Türk yatağı bir dakikada yapılır. Yatakların üzerine ya ipek bürümcük, ya da yollu muslin çarşaflar serilir. Benimki bürümcüktü. Yatağın başucuna çeşitli biçim ve büyüklükte bir yığın yastık yığılır. Ağır işlemeli ve muslin kılıflar içindeki, içi kuştüyü dolu bu atlas yastıklar, kılıfların içinden olduğu gibi gözükür." Miss Pardoe başka bir evi ziyarete gittiğinde izlenimlerini şöyle yazar: "Uzun süreden beri sakat olan ev sahibi, etrafında yığılı türlü biçim ve büyüklükteki yastıkların arasında, kürklere bürünmüş, oturuyor." 19. yy. sonunda Osmanlı Devleti'ne gelen Pretextat Lecomte de yastıklardan şu şekilde bahsetmektedir: "Yastıklar, terliklerle aynı tarzda çalışılmaktadır. Şark'ın dekorasyonunda, daha doğrusu lüksünde bunlar büyük bir rol oynamaktadır. Alçak divanlara çok miktarda konulan yumuşak yastıklar orada, tembel ve muhteşem duruşlarıyla insanı dinlenmeye davet ederler. Türk evlerinde odalar az aydınlık aldığından, altınların bu şark nakışlarının arasında, tatlı bir rüyadaymış gibi bir pırıltıyla parlamasına çok elverişlidir. Bir Türk salonu asla ıssız değildir; havada tatlı uykular perisi uçuşur ve gidip o yumuşak yastıklara yaslanır sanki. Bu, garp evlerinin karakteriyle öyle açık bir tezat teşkil etmektedir ki, şark muhitine ilk giren garplı, irkilmekten kendini alamaz ve tesirleri hafızasından uzun zaman silinmez. Ayrıca 1640 tarihli Es'ar Defterinde, İstanbul'daki yastık çeşitleri hakkında geniş bilgi ve yastık adlarını ediniyoruz. Günümüzde yeni oturma elemanlarının yaygınlaşmasına rağmen yastık kültürü, geleneksel izler taşıyarak devam etmektedir. |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |